Sporun Sessiz Tehlikesi

İsmail ÖNER
İsmail ÖNER
İsmail ÖNER - Spor Bilimleri Uzmanı ve Akademisyen
İsmail ÖNER, Dicle Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümü'nde lisans, Fırat Üniversitesi'nde yüksek lisans ve İnönü Üniversitesi'nde doktorasını tamamlamış bir spor bilimci ve akademisyendir. Doktora tezini "Türkiye Futbol Süper Lig Takımlarının Kurumsal İtibar ve İnovasyon Yönetimi Anlayışının Taraftarların Bakış Açısıyla İncelenmesi" konusunda yazmış, yüksek lisansını ise "Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne Ait Spor Tesislerinin Yeterlilik Düzeyinin Araştırılması (Güneydoğu Anadolu Bölgesi Örneği)" üzerine gerçekleştirmiştir.
ÖNER, uluslararası hakemli dergilerde makaleler yayımlamış, uluslararası kongrelerde sunumlar yapmış ve çeşitli kitap bölümlerine katkı sağlamıştır. Akademik kariyerinin bir döneminde Portekiz'de eğitim görmüş, spor yönetimi, futbol, spor teknolojileri,  dijital medya ve spor pazarlaması konularında uzmanlaşmıştır. Ayrıca, Türkiye genelinde birçok eğitim ve seminere katılmış; bocce ve badminton antrenörlük belgelerine sahiptir. ÖNER, akademik çalışmalarının yanı sıra yerel gazetede köşe yazarlığı yaparak sporun farklı yönlerini toplumla buluşturmaktadır.
Sporun Sessiz Tehlikesi
10-06-2025

Krizler gelirken haber vermez. Ama iyi yönetilmezse, geride kalan yalnızca enkaz olur.
Spor dünyası çoğu zaman sadece saha içindeki mücadelelerle anılır. Goller, kupalar, rekorlar… 
Bununla birlikte bu büyüleyici dünyanın arka planında, kulüpleri ve organizasyonları tehdit eden görünmeyen bir gerçek vardır: krizler. Finansal çöküşten itibari skandallara, teknik belirsizliklerden küresel salgınlara kadar spor kulüplerinin karşı karşıya kaldığı her kriz, yalnızca o sezonu değil, geleceği de şekillendirmektedir.


Kulüplerin Gerçek Sınavı


Birçok kişi için bir kriz, kaybedilen bir maç ya da kötü bir transfer sezonu olabilir. Ancak asıl kriz, yönetsel hatalarla büyüyen borçlar, sponsorların çekilmesi, taraftar güveninin kaybolması ya da medya karşısında yapılan bir iletişim hatasıyla başlar. İşte bu noktada kulüplerin gerçek sınavı başlar.
Futbol, basketbol, voleybol ya da herhangi bir spor branşı… Hepsinde ortak nokta şudur: Bir kulüp yalnızca oyunculardan ibaret değildir. Taraftarlar, yöneticiler, medya, sponsorlar ve federasyonlar gibi geniş bir paydaş ağıyla ayakta kalır. Bu nedenle bir kriz sadece içeriyi değil, tüm paydaşları sarsabilmektedir.


Krizi Tehdit Değil, Fırsat Gibi Okumak


Tarih bize çok şey öğretti. Rangers’ın iflas sonrası toparlanması, Juventus’un şike sonrası yeniden yapılanması, Barcelona’nın Messi sonrası geçiş süreci ya da Liverpool’un Avrupa Süper Ligi kararından geri adımı… Hepsi birer ders niteliğinde. Bu kulüplerin ortak yönü, krizi sadece bir tehdit olarak değil, yenilenme fırsatı olarak da görmeleriydi.
Fenerbahçe'nin 3 Temmuz sürecinde camiasıyla kenetlenmesi, pandemide dijitalleşmeye yönelen kulüplerin gelirlerini koruma çabası… Bunların hepsi gösterdi ki, kriz anında verilecek doğru tepkiler, bir kulübün sadece o andaki değil, gelecekteki gücünü de belirlemektedir.


Sessiz Gelen Fırtınaya Karşı Hazırlık


Kriz yönetimi, sadece kriz anında panik butonuna basmak değildir. Asıl marifet, henüz ortada bir problem yokken senaryolar üretmek, plan yapmak ve refleks geliştirmektir. Hazırlıksız yakalanan kulüpler için kriz, yalnızca bir duraksama değil, bir çöküştür.
Bu yüzden krizle başa çıkmak isteyen kulüplerin üç şeye ihtiyacı var:
Güçlü ve kararlı liderlik,
Şeffaf iletişim,
Taraftarla kurulmuş sağlam bir güven ilişkisi.


Sporun Geleceği Dayanıklı Kulüplerle Yazılacak


Artık spor dünyasında yalnızca kupayı kazananlar değil, krizi yönetenler de tarih yazıyor. Çünkü kriz, herkes için aynı gelir ama kimine çöküş, kimine dönüşüm getirir. Sporun sessiz tehlikesi olan krizlere karşı hazırlıklı olan kulüpler, sadece sahada değil, her alanda galip gelir.
Unutulmamalı ki; başarı, sadece gol atmakla değil, gol yememekle de ilgilidir. Ve en büyük goller, çoğu zaman saha dışında yenir.

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?