SİİRT'TE GAZETECİ OLMAK…

M. NİYAZİ DENİZ
M. NİYAZİ DENİZ
SİİRT'TE GAZETECİ OLMAK…
14-06-2023

Ülkemizde her meslek erbabına hak ettiğinin altında değer verilir; çünkü insan değersizdir. Ama fazlasıyla yıpratılan meslek mensupları da vardır: Örneğin gazeteciler. 

30 yıl boyunca ütülü elbise giyip sabahın erken saatlerinde kurumun yolunu tutan tipik bir devlet memuruna benzer gazeteci. Siciline leke gelmesin diye hayatı boyunca mesai dışında sinema ve partilere gitmekten imtina eden ve iki yakası bir araya gelmeyen emekli gibi yaşar gazeteci. Aylık gelirine kimse bakmaz, nasıl geçindiğine de…

Aslında gazeteci kendini yenilemek için her gün kitap okuyandır, bunu kimse bilmez. İyi bir yazar, günü geldiğinde toplumun psikolojisini tahlil etmek için iyi bir sosyolog ve siyasetçi, şehir planını iyi bilen usta bir mimardır. İyi bir tasarımcı, bahçıvandır. Aslında iyi bir aile reisi gibidir. Az konuşur çok çalışır. Ama Yine de kimseye yaranamaz. Şehirde sorunlar tıkandı mı suçlu yine gazeteci olur.

Bir haksızlığı dile getirdiğinden ağa babaların baskın olduğu şehirde çalınan telefonun ucunda hakaret işiten, tehdit alandır. Bunları sallamaz pabuç bırakmaz yine de gazeteci, farkındadır ki telefonla saygısızlık edenin sesi titriyordur.

İtiraf edelim hadi: Yerel gazeteler çoğu ilimizde, genel yayın yönetmeni, imtiyaz sahibi, muhabiri, dizgicisi, çaycısı, sekreteri, reklamcısı, ıvırı, zıvırı aynı kişiler olan kuruluşlardır. Yani kendi yağıyla kavrulan bir sektördür.

Herkes gazeteciyi medya patronu, holding sahibi sanır. Omzundaki bilgisayar çantasından tahsilat mektupları var sanır. Bilmez ki yırtık bir kot, kırık bir gözlük. Adı çıkmıştır gazetecinin. Oysa yüreği zengindir. Gerçekte kitap alacak parası, Siirt'ten Diyarbakır'a, bir habere gidecek bütçesi yoktur.

Şehrin makûs talihini değiştirecek gücü olduğuna inanılır, ama kimse ne yazdığına bakmaz, hırsızlardan zalimlerden başı mahkemeye düştüğünde arkasında durmazlar, "Ona mı kalmıştı?" diye sitem ederler.

Avrupa'da gazeteci şöyledir, gazeteci böyledir örnekleri verirler. Ulan gazeteci savcı mıdır, hâkim midir? Karar mercii midir? O duyumlarını yazar gerisini yetkililere bırakır. Siz gazetecilerin üzerine gideceğinize yetkililerin üzerine gidin. Bu adam yanlış haber yazmış diye şikâyet edin, mahkemeye verin. O zaman yargı devreye girer, haber yanlış ve kasıtlıysa gazeteciyi yargılar, doğruysa haberin üzerine gider.

Bu işler böyle olur. Alın size ulusal basından çıkan bir haber: “UNESCO Almanya temsilciliği tarafından Salı günü Bonn'da yapılan açıklamada, 2006 yılından bu yana toplam 1096 gazeteci, sadece bu yıl içinde ise 86 gazeteci öldürüldü. Bu cinayetlerin sadece yüzde 10'u aydınlatılabildi.” Yani dünyada günde dört gazeteci öldürülüyor. 

Sonuç olarak; önümüzdeki ay 24 Temmuz Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü. 

Kalemimizin kırılmadığı, vicdanımızın hiç susmadığı ve sızlamadığı, demokrasiye, demokratik kurumlara, yerel yönetimlere ve sivil toplum kuruluşlarına yardımcı olmak, yol göstermek dileğiyle… 

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?