USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

KÖY YAŞAM MERKEZLERİ…

17-01-2023

Cumhuriyet yüzyılının ilk çeyreğinde Türkiye'de kendimize özgü bir model olarak hayata geçirilen bir proje vardı: Köy Enstitüleri.

 Sadece bir eğitim modeli ile sınırlı olmayan bu proje ile okullar tarıma elverişli arazisi olan köylerin yakınlarında kuruldu. Alternatif tarım teknikleri öğretildi. Köylerdeki nüfus da göz önünde bulundurularak arıcılık, bağcılık ve az da olsa inşaat bilgisi de öğretildi. Ve savaştan yeni çıkmış bir ülkede kuruluş amacını gerçekleştirdi. Çocuklar okudular.

O çocuklar, savaştan sonra belki kimi kimsesi kalmamış, bin bir yokluk içinde yaşayan çocuklardı. 1940'lı senelere geldiğinde köy enstitüsünde arıcılık, marangozluk, ciltçilik, kayak, Fransızca, mandolin ve vals öğrenen insanlar yetişti.

 Aslında öğretmen yetiştirmek için tasarlanmış bu enstitülerin kurulduğu köylerdeki vatandaşların gözü açıldı, okuma yazma öğrenenler vatandaş olmaktan doğan haklarını da öğrendi, kan davaları, arazi kavgaları, cinayetler, küçük yaşta evlilikler azaldı.

Avrupalılar bu gelişmeyi fark edip ülkemize sosyolog, pedagog eğitimci gönderdiler. "Gidin bu projeyi yakından inceleyin" diye.

Bu durum en çok koşulsuz biat isteyen toprak ağaları, feodal yapı ve otokrat yönetimlerin hoşuna gitmedi. Zamanla gereksiz bahaneler bulup kapatıldı. Bahaneler basit siyasi hesapları kamufle etmek içindi.

 Gel zaman git zaman rahmetli Bülent Ecevit zamanında Köye Ulaşım Projesi (KUP) devreye girdi. Lakin başarılı olamadı. Ardından Köye Hizmet Götürme Birliği kuruldu. Yol ve su ile sınırlı olan bu proje de tabelasını aşamadı.

 Derken 2022’de Türkiye geneli Siirt'te de Köy Yaşam Merkezleri kuruldu.

 Avrupa Köy Enstitülerini bizden kopya etti ve artık Avrupa’da köylü kalmadı. Neden mi? Çünkü tüm köylüler şehirlilerle aynı avantajlara sahip oldular. Kimse köyünü terk etmedi. Kimse şehre de göç etmedi. Şehri köye getirdiler.

 Geçen hafta merkeze bağlı Doluharman köyünde bu vesileyle köy yaşam merkezlerini yakından görme imkanı bulduk.

 Bizce bu proje sadece okuma yazma ve kadınların boş vakitlerinde hobilerini icra ettikleri, bir araya geldikleri sınıflarla sınırlı kalmamalı. Yaşama katkıda bulunmaları, üretmeleri sağlanmalı. Bu da kadınların köylerde söz sahibi olmalarını sağlayacak. Ülkenin sorunlarına da kafa yoracak, çözüm üretecek. 

 Biz eğer değişimi, dönüşümü önce köylerden gerçekleştirebilirsek kalkınmayı şehirlerde hızlı yayabiliriz, ülkenin kanayan sorunlarını da çözmüş oluruz.

 Hollanda, Norveç, Danimarka, Finlandiya gibi ülkeler 80 yıl önce uzman gönderip, inceleyip bizden alıp geliştirdiler bu metodu. Biz de bugün bu modeli geliştirmek için dünyanın farklı ülkelerin modellerini yerinde incelersek fena mı olur. Onları gözlemlemek gerekmez mi?

 Doğru bir söz ve davranış onu ilk yapanın değil, insanlığın ortak malıdır.

 Tarih, imrenip gözlemleyen insanların ve toplumların hikâyeleriyle doludur. Bizce onları gözlemlemek kötü fikir değil.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?