USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

SİİRT BAROSU

02-11-2022

Doğrusu aday olan ve görev başına gelen her sivil toplum kuruluşu, siyasi parti temsilcisi ve il yetkililerine kamuoyunun beklentilerini aktarmayı kendimize adet edindik. 

Bugün de gazetecilerle bir araya gelen Siirt Barosu Başkanı Muhammed Alptekin ve yönetimine “Nasıl bir Siirt Barosu görme arzumuz var?” konusunda düşüncelerimizi aktaracağız.

Öncelikle şunu aktaralım;

Barolar Türkiye'de meslek kuruluşları gibi çok güçlü bir örgütlenme ve etkili bir yaptırım gücüne sahiptir. Tıpkı basın gibi kamuoyu üzerinde yönlendirici bir gücü olduğundan her kesim sussa bile onlar konuşmalıdır. Mesele memleket meselesi olunca aynen gazeteci gibi hakkın, doğrunun çığırtkanlığını yapmalıdır.

Siirt Barosu hak ve hukuk savunucusudur. Hukukun çok konuşulduğu yerde özgürlüklerin gizeminin kaybolacağını iyi bilmelidir. Baro aslında kendini ifade edemeyen mazlumun özgür iradesidir, hür vicdanıdır.

Peki, hukukçu yalnızca mazlumun, mağdurun mu yanındadır? Hayır! Hukukçu, statüsüne güvenip evrensel yasaları göz ardı etmeye, hatta onları çiğnemeye çalışanların da karşısındadır.

Bakın, tarihin gördüğü en önemli hukukçulardan biri olan Molla Gürani Bursa kadısıyken, Fatih'in fermanını "hukuka aykırı" diyerek yırtıp atmıştır. Normalde Fatih Sultan Mehmet gibi birinin fermanını yırtıp atmak bile tek başına ölüm sebebidir. Molla Gürani muhtemelen ölümü göze alarak bir hukukçuya yakışır bir şekilde bu tavrı sergilemiştir. İşte hukukun üstünlüğü ilkesi budur; ucunda ölüm bile olsa hakkı söyleyip hukuku savunmaktır.

Gerçi Molla Gürani gibi hocası olan Fatih de kendine yakışanı yapmış, kendisini Bursa Kadılığından Şeyhülislamlığa atamıştır. Bu ne demektir: Hukukun olduğu yerde liyakat yerini bulur. Kimse hak etmediği yere gelemez!

Siirt Barosu yerini konumunu iyi bilmeli. Ülkesinin çıkarlarını düşünmeli, Türkiye'yi uluslararası alanda zor durumda bırakacak dış güçlerin taşeronluğunu yapanların oyununa gelmemelidir. Yeri geldiğinde haksıza haksız demeli, kentin ara sokağındaki bir canlının bile garantörü olmalı.

Toplumsal olaylardan sosyal ve kültürel etkinliklere kadar gözünü kapamamalı. Yıllar sonra bile "Uluslararası Fotoğraf Yarışması ve Kısa Film Festivali" gibi (geçmişte yaptığı) etkinlikler her zaman Siirt Barosunun ajandasında olmalıdır.

Dolayısıyla Siirt Barosu hayatın tam da merkezindedir. Ne siyasi gelişmelerden uzak durmalı ne de şehrin ekonomik değerinden habersiz olmalıdır. Kent meclislerinden, belediyelerde yapılan her kuruş harcamadan tutun da aile içi şiddete gelene kadar her konuya el atmalı, varlığını hissettirmeli. Söyleyecek bir sözü savunacak bir tezi olmalıdır.

Biz, "hukukun üstüne titremeniz" dışında bu tür beklentilerimizi her kurum ve kuruluşa iletiyoruz. Çünkü bunlar Türkiye ve dünyada hep yapılan ve yapılması gereken şeylerdir. Kurumun kimliği ayrı, üst kimliği ayrı olmalıdır. Üst kimlik bir ülkenin, bir şehrin, bir kasabanın, bir köyün sevgisidir; yurtseverliktir.

Biz her kurum ve kuruluşa bu tanımını yapıyor ve bunu bekliyoruz. Bu vesileyle yeni başkan ve yönetimine başarılar diliyoruz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?